Bir önceki yazımızda Kuran’a göre kişisel aklımızın iki temele dayandığını belirtmiştik. Bunlar: a- Bedenin fonksiyonları olarak akıl; b- Nefsin fonksiyonları olarak akıl.
A-BEDENİN FONKSİYONLARI OLARAK AKIL: 5 duyu organımızın bildirdiği duyumlara dayalı akıldır. Bu akıl, genel olarak her insanda mevcut olan görme, işitme, koklama, tatma ve dokunma duyumlarımız eşliğinde algılarımız yoluyla hissettiklerimize dayanır. Şimdi, bu 5 duyu yolu ile yürüttüğümüz akıl bizi çoğunlukla şaşırtır; bu yüzden bunların bilgilerine güvenemeyiz. Örneğin, hastayken iştahımızı kaybettiğimiz için, daha önce zevkle yediğimiz bir yemeği görmek bile istemeyiz. Ya da aşırı kansızlıktan ötürü hava çok sıcakken bile biz kansızlık sebebiyle üşürüz. İlaveten, gözümüz bizi el çabukluğu, illüzyon ve renk körlüğü ile de aldatır. Hepsi bu kadarla da kalmaz. Duyu organlarımız bazen de bizleri günaha sürükleyen birer araçtırlar. Bu günahların büyük bir kısmı bedensel haz ve zevklere dayalıdır. İnsanların bir kısmı haz ve zevklerine çok düşkündür. Örneğin, alkoliklik, uyuşturucu batağına saplanmak, anlık hislere dayalı olarak cinsel tacizde bulunmak, röntgencilik,teşhircilik vb. davranışlar benliğimizin zevk ve tatmini üzerine kurulu bedensel hazlardır. Günümüzde televizyonlardaki reklamlarda, tıklanmak uğruna çekilen videolarda da, ne yazık ki hep bedenin fonksiyonlarına hitap edilmektedir. Örneğin, çikolata ve sakız reklamlarının bir kısmı cinselliğe vurgu yaparken; bazı araba reklamları da güç ve statüye atıfta bulunurlar. Her tür porno ve erotik filmlerde aynı stratejiye dayanır: Görsel yolla bedenin zevk ve haz alma duyusunu tahrik edip, harekete geçirerek para kazanmak. Bu anlattıklarımız tahrike dayalıdır. Tahrik, şeytanın insanları yoldan çıkarmak için kurduğu bir tuzaktır. İnsanları günaha sürükler; bu yüzden,” gözlerin haramdan sakındırılması” (Nur 30 ve 31) emredilmiştir. İmdi, insan hakikati görmesi için kendisine bahşedilen gözlerini bu yönde kullanmazsa, bedensel zevk ve hazlara kapılan aklının bir oyuncağı olur. Haz ve zevke dayalı bu akılla hareket edenler, Kuran’da hayvana benzetilmişlerdir: “O kafirlerin durumu sadece bağırıp çağıran ve başka hiç bir şey duymayan hayvanın haline benzer; sağırdırlar,kördürler, dilsizdirler, akıl da erdiremezler” (Bakara 171)
“Yaşantılarını bedensel haz ve zevk üzerine kuranların, hayvana benzetilmeleri şundan dolayıdır: Her hayvan dünyaya gelirken kendisine ait yaşam çemberini, besin çemberini ve düşman çemberini bilerek gelir. Kendilerine verilmiş olan bu özelliklere uygun olarak yaşamlarını sürdürürler. Örneğin, tavşan toprak altında yaşar, genellikle havuçla beslenir. Tavşan arslandan, yılandan vb. kaçar ama kelebekten korkmaz, ondan kaçmaz. Hayvanlara insanların aklına benzer bir akıl bahşedilmemiştir. Çünkü, onların öğrenme ve düşünceye dayalı bir melekeleri yoktur. Gelecekleri ile ilgili, gelecekleri hakkında plan yapma gibi bir yetileri de yoktur.Ayrıca üremelerinde yani çiftleşmelerinde Allah’ın koyduğu doğal yasalara tabidirler. Örneğin, aslan ceylanla ya da tilkiyle vb. münasebete girmez. (İnsanların ise bebekle, ölüyle, kendi öz evladıyla ve hatta hayvanlarla bile ilişkiye girdikleri bilinmektedir.) İlaveten, hayvanlarda insanlara özgü olan sevgi ve merhamet yoktur. Örneğin, çakallar annesini kaybetmiş bir yavru çakalı, merhamet göstermek bir yana dursun, ait olduğu sürüden dışlarlar. Öte yandan, onlardaki sadakat ise, çoğu insanda yoktur. Kuran’da insanoğluna yalnızca kendi evladına değil, diğer çocuklara da sevgi, merhamet,şefkat ve insafla muamele edilmesini salık veren emirler mevcuttur. Kısaca, insanlara ihsan edilen göz ve kulak birer mana yumağına sarılarak bizlere verilmiş emanettirler: ” Kulaklara gözlere malik olan kimdir? ” (Yunus 31) Duyum organları heva ve hevesimizi ilah edinmemiz için verilmemiştir. Çok ilginçtir, Kuran’da tat ve koku alma duyuları dünyada imtihan; ahirette ise cennet ve cehennemle rabıtalı olarak ele alınmıştır. Örneğin, “cennet kokusu” ve cehennem ehlinin “yiyecek ve içecekleri” koku ve tat alma reseptörleriyle bire-bir ilişkilidir. Bunun önemi şudur: 5 duyu organından yalnızca tat ve koku alma duyumlarımız, diğer duyu organlarımızdan farklı olarak kimyasal reaksiyonlara dayanırlar. Bu iki duyu organı ahiretteki mükafat veya azabın azaltılması ya da çoğaltılmasıyla ilişkilidirler. Bloğun ilerleyen bölümlerinde bu görüşümü açıklayacağım.https://kurandakihayat.com
Görüldüğü gibi bedenimizin fonksiyonlarına dayalı olan akılla imanı temellendirmemiz mümkün değildir. Peki nefsani akılla bunu gerçekleştirebilir miyiz? Bir sonraki yazımda NEFSİN FONKSİYONLARI OLARAK AKIL /4. bölüm ele alınacaktır. Görüşmek üzere..https://twitter.com/anaskaroglu