Allah tarafından yaratılan nefs ( Şems 7); bedenin içinde yer alan, ancak onun gibi somut olmayıp, akıl, arzu, duygu, ilham vb. gibi elle tutulup-gözle görülemeyen soyut bir niteliğe sahiptir. Nefs, kişinin eylemlerine, hareketlerine, davranışlarına, tutumlarına ve niyetlerine yön veren kişiye özgü=has; ve özgün yani ona has özellikler taşıyan bir varlıktır. Hesap gününde, bedeniyle birlikte tekrar diriltilecektir.
Kuran-ı Kerim’de nefs; 1- “kişi”, “insan”, “benlik” anlamlarında kullanılmıştır: “Bu gün her nefis kazandığının karşılığını görecektir” (Mümin 17). 2- “güç” anlamında kullanılmıştır. “Güç, iyi ve kötü vasıfları kendinde toplayan; kişiyi iyiliğe veya kötülüğe sevkeden anlamını taşımaktadır: “Kim bir kötülük yaparsa veya nefsine zulmederse,sonra Allah’ın mağfiretine sığınırsa, Allah’ı bağışlayıcı ve merhamet edici bulur.” (Nisa 110).
Peki, birbirinden çok farklı olan beden ve nefs bir aracı olmadan birbirleriyle iletişim kurabilir mi? Hayır! Beden ile nefsi birbiriyle iletişim ve etkileşime geçiren aracı ” Ruh” tur. Kuran bu gerçeği şöyle vurgular: ” …sonra onu belirli ölçülerde şekillendirip içine ruhundan üfledi. Bu suretle sizler için işitmeyi, görmeyi ve kalpleri meydana getirdi…” (Secde 9). Ruhun üflenmesiyle birlikte, nefs sahip olduğu bedeniyle birlikte “benlik” kazanmıştır.; yani “insan” vasfına erişmiştir. İlmiyle herşeyi kuşatmış olan Rabbimizin işitme, görme, kalp diye beyan buyurduğu, vücudumuzdaki birer organ olan “kulak”, “göz” ,”yürek” değil; fiziksel alanda ” ses-ışık-elektrik ” ” dalgaları; ruhsal alanda ise “ kalp sesi, kalp gözü, kalp dilidir”. Nefs- beden etkileşiminde ya nefs bedeni etkiler (örneğin, iyiyleşeceğine inanan, o inançla iyileşir); ya da beden nefsi etkiler (örneğin, uyuşturucu ve/veya içki kullanmak insana sahte mutluluk verir). Beden, nefse imtihan için verilen bir araçtır. Öyle bir araç ki, çalışması doğa yasalarına bağlıyken, düzgün çalışıp çalışmaması, bozulması ya da kendini yenilemesi nefse bağlıdır.
Bedenimiz; doğada hakim olan mekanik yasalara bağlıdır: Şimdi, bedenimizdeki tüm olaylar, madde içindeki hareketin sonucu ile oluşur ve mekaniğin yasaları ile açıklanır. Yani, bedenimizi bir makine gibi düşünürsek, onun her bir hücresinin çalışma ve fonksiyonu, bedenin diğer hücre ya da organlarının çalışmalarına ve işleyişine hizmet eder. Örneğin, kalbimiz vücudumuza temiz kan verir; kirli kanı da tüm vücuddan toplar. Ya da sinir sistemimiz herhangi bir hücre-doku veya organdan aldığı uyarıyı (mesela, elimiz kesilmiş olabilir); tüm vücudumuza ilettiği anda, kan kaybı fazla olmasın diye öncelikle kanın pıhtılaşma mekanizması ve lenf bezleri devreye girerek, mikroplara barikat kurarlar. Vücudumuzdaki tüm sistemler ( örneğin kalp, sindirim, sinir vb.) bir “bütün-parça” ilişkisiyle, daha anne karnında iken bedendeki diğer hücre veya organların işleyiş ve çalışmalarına hizmet için bir program dahilinde devreye girerler.
Bedenimizdeki bu programlamanın temelinde “hareket” yer alır. Çünkü, maddenin özü harekettir ve bedenimizdeki bu hareket Kuran’da şöyle beyan edilmiştir: “…Biz sizi önce topraktan yarattık, sonra bir spermden, sonra yapışkan bir maddeden, sonra da bir çiğnem etten yarattık ki, size kudretimizi gösterelim..”(Hacc 5); devamla “sonra o bir parça eti bir takım kemikler haline getirdik, sonra o kemiklere et giydirdik, sonra da ona değişik ve güzel bir mahluk olarak hayat verdik…” (MÜMİNUN 14). Bu ve benzeri ayetler insan yaratılışının belli ölçütler dahilinde nasıl programlandığını ifade etmektedir.
İmdi, Kuran-ı Kerim’deki ayeti kerimelerde zikredilen ” Hareket ve Evrendeki düzen” (Yasin 37-40) (Zumer 5) gibi ayetler İslam alimlerinin dikkatlerinden kaçmamış,” madde, hareket ve düzenden “ yola çıkarak pek çok alanda bilimsel buluş ve icatlara imzalarını atmışlardır. Bunun neticesinde 12. yüz yılda ” İslami bilimler optikten tıbba; matematikten kimyaya; fizikten astronomiye vb. gibi çok geniş bir alana hakim olmuşlardır.” 12. yüz yıl İslam Rönesans’ dönemi olarak tarihe geçmiştir. İslam uygarlığının bilimdeki bu büyük gelişiminde, Farabi, Harezmi, vb. gibi Türk alimlerinin de yer aldığı görülmektedir. İslam alimlerince büyük bir titizlikle üzerinde çalışılan bu bilim dallarına ait bilimsel çalışmalar, dönemin batılı filozofları aracılığıyla Avrupa’ya getirilmiştir. Özetle, batı ilminin temelinde ve gelişmesinde İslamiyet vardir. (Bkz: Prof.Dr.Aydın Sayılı ” Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir”; Ehsaan Masood “İslam ve Bilim” çeviren Şafak Timur. Bu iki değerli yazarın kitapları bu alana ilgi duyanlar için birer rehber niteliğindedir. Ayrıca, kozmolojik mechanism ile ilgili görüşler için: Lucretius; Galileo; Descartes ve Kant’ın eserleri; biyolojik mechanism için J.Loch’ın “The Organism as a Whole from a Physco-Chemical View point.1919” adlı yazı da okuyucular için hala birer kaynak olabilirler).
Ruh beden ile nefsi iletişime geçiren bir “aracı”dır ( dikkat arabulucu değil) demiştik. Ruh, aynı zamanda Allah ile insan arasında da bir aracıdır. İnsanlar tarafından Ruh’a “nefes”, ” tanrısal öz” vb. gibi anlamların verilmesi yanlıştır. Zaten, Kuran’da da “Sana ruhtan soruyorlar. De ki; Ruh Rabbimin emrindedir ve size ilimden ancak az bir şey verilmiştir.” (İsra 85) beyan buyurularak, bu alandaki bilgilerimizin çok az olabileceği açıkça bildirilmiştir. İmdi, şu ayette ruh “aracı ” anlamındadır: “..(Rabbin meleklere) Ona suret verip de, ruhumdan üflediğim zaman derhal ona secdeye kapanın!” demişti..(Sad 72). Şu ayette ise ruh ” can” anlamındadır: “…(diriliş gününde) ve ruhlar bedenlerle birleştiği vakit…” (Tekvir 7). Kuran-ı Kerim’de Ruhun ” nefes” ya da “tanrısal öz” anlamına geldiğini bildiren tek bir ayet yoktur. Ruh tanrısal öz olamaz; zira günah yükünü tanrısal öze nasıl yükleyeceksiniz? Ruh, ayrı bir yazıda ele alınacağı için burada noktalıyorum.
Artık nefsin mahiyetine geçebiliriz. Bir sonraki yazı bu alanda olacaktır. Nefsin “benlik” ve “güç” anlamları etraflıca ele alınacaktır.
Güzel günlerde görüşmek dileğiyle!
Wonderfully written, definitely backed up by the verses in the Kuran. Thank you for the knowledge sharing.
Oldukca sade yalin ancak bir o kadarda ayetlere baglanarak ispatlarla dolu harika bir giris – uyanis yazisi. Yureginize emeginize sağlık